Guatemala diğer Latin Amerika ülkeleri gibi mitler ve efsanelerin ülkesi. Hıristiyanlık burada ciddi bir fenomen ama Maya hikayeleriyle farklı bir hal almış, başkalaşmış. Ev sahibim Leo, bizlere katılabildiği akşam yemeklerinde bu hikayeleri anlatmayı çok seviyor. Biz de masalcı nineleri dinleyen çocuklar gibi heyecanla anlattıklarını dinliyoruz. Tek derdim hikayelerin detaylarını layıkıyla anlayamamam. Yine de İspanyolcamı geliştirmek için bundan daha iyi bir yol olamaz diye düşünüyorum.
Leo tarihe çok meraklı; Türklerin köklü bir geçmişi olduğunu bildiği için sohbetlerin sonunda hep bana dönüp bizim hikayelerimizi, destanlarımızı, Osmanlı tarihini anlatmamı istiyor. “Türkleri ve sizin memleketinizi düşününce hep aklıma halının üzerinde uçan adamlar, Ali Baba ve Kırk Haramiler geliyor” diyor. Kırık İspanyolcamla birşeyler anlatmaya çalışıyorum ama öyle zor ki! Eğer bu küçük şehirde doğru düzgün bir kitapevi bulabilirsem ona Noel için bir Osmanlı tarihi kitabı almayı planlıyorum. Ama ne yazık ki bulabileceğim konusunda çok ümitli değilim...
Dün akşam yemekte Leo’nun keyfi yerindeydi. Konu önce Antigua’nın kurulmasından açıldı. 500 yıl kadar önce İspanyol sömürgeciler burada bir başkent kurmaya karar veriyor. Volkan Agua’nın eteklerinde, Ciudad Vieja yani eski şehir denilen, şimdiki Antigua’nın birkaç kilometre ötesinde bulunan şehri kuruyorlar. O dönemde volkan Agua’nın tepesinde bir krater gölü varmış. Bir depremde göl taşıp seller şehrin üzerine akınca biraz daha ileriye Tekpan’a taşınmış. Ama Tekpan’da yaşayan Maya yerlileri sömürgecilerin burada bir şehir kurmalarına karşı çıkmış, yerleşimcilere göz açtırmamış. Onlar da bugünkü Antigua’nın bulunduğu yere gelmek zorunda kalmışlar. 29 Eylül 1717’de tahmini 7.4 büyüklüğünde bir deprem Antigua’yı vurunca 3 binden fazla bina yerle bir olmuş.
Hükümet başkentin daha güvenli olduğu düşünülen Guate’ye taşınmasına karar vermiş ancak pek çok Antigualı şehri terk etmeye yanaşmamış. Leo’nun anlattığına göre sömürgeciler halkı taşınmaya zorlamak için geride kalan pek çok sağlam binayı da, özellikle kiliseleri dinamitle patlatıyorlar. Büyük çoğunluk Guate’ye taşınıyor ama binlerce insan burada kalmaya devam ediyor. Deprem sonrasında tarlalar da harap olduğundan uzun süre şehirde kıtlık yaşanıyor. Antigualılar uzun bir dönem yalnızca, bugün de şehrin her tarafında ağaçları bulunan yeşil kabuklu avokadolarla beslenmek zorunda kalıyorlar. Hükümettekiler kendilerine itaat edip şehri terk etmeyen Antigualılara “panzaverde” lakabını takıyorlar. Panzaverde, yeşil göbekli anlamına geliyor. Karınlarına ancak yeşil avokadolar giriyor deyip dalga geçiyorlar. Bugün bile Guateliler Antigualılara panzaverde diyormuş.
Leo yeşil göbek hikayesinden sonra hayalet hikayelerine geçti. Korku filmi dinler gibi dinledik. Hepsini burada anlatıp sizleri korkulara sürüklemek istemiyorum. Ama en meşhurlarından birisi köpek hayaletiymiş, anlatmadan geçmeyeyim... Söylediğine göre Antigua’nın meşhur siyah bir hayalet köpeği varmış. İnsanlar dışarıda çok içki içip sarhoş bir halde evlerine dönmeye çalışırken bu köpek kendini gösterir, havlar, korku salarmış. İnsan sarhoş bir halde gece gece sokaklarda yürürken değil siyah köpek mor gergedan bile görür diye düşünüyorum ama hikayenin havasını bozmayayım diye yorum yapmıyorum. Daha önce buranın tarihine ilişkin okuduğum bir yazıda, Maya mitlerinde köpeklerin önemli bir yeri olduğunu öğrenmiştim. Köpek kurban etmeler, köpek tanrılar, köpek iskeletleri Maya hikayelerinin önemli bir parçası. Hayalet köpek hikayesinin de Maya mitlerinden beslendiğini düşünmeden edemiyorum.
Konu tarih ve hikayelerden açılınca Leo’ya “Etrafta ne kadar çok harabe var, belli ki eskiden çok güzel binalarmış. Çoğu da tel örgüler ya da parmaklıklarla kaplı.Gezebileceğimiz birkaç tanesi yok mu?” diye soruyorum. Birkaç binayı tarif ettikten sonra yeni bir hikaye anlatmaya başlıyor.
Buradaki evimiz La Chajon ve Los Nazarenos caddelerinin tam kesiştiği noktada. Şehrin merkezine inmek için en sık kullandığımız yollardan bir tanesi Nazarenos. Birkaç bulvarı kesen uzun ve dar bir yol. Bizim binanın bulunduğu köşeyi geçtikten sonra ileride yıkık, metruk, eski bir ev duruyor. Nazarenos sokağının en sonunda... Leo’nun söylediğine göre koloni döneminde bu binada kendilerine Nazarenos diyen bir gizli tarikat üsleniyormuş. Nazareno’lar aynı Klu Klux Klan gibi uzun takkeler takan, yüzlerini gizleyen tarikat üyeleri. Nazareno ismi ise İsa’nın İsrail’de büyüdüğü şehir olan Nazareth’ten geliyor. Yani Nazarenos, Nazarethliler anlamına geliyor. Beş yüzyıl kadar önce, üstün ırk olduğuna inanan Nazarenos üyeleri, Maya yerlilerini ve kimi zaman da nefret ettikleri hükümet görevlilerini işkencelerle öldürüp, Antigua’da dehşet saçıyorlarmış. Bu hikayeden sonra artık günlük korku limitimi aştığımı düşünüp yatağıma gitmek için izin istiyorum.
Beliiiiizzz!! Beliiiiizzzzz! Beliz! Orada ülkemizi her yeri geldiğinde layığıyla temsil ettiğini görmek bizi nası gururlandırıyor bilemezsin. :)
YanıtlaSilO kadar harika birşey yapıyorsun ki hiçbir korkunç hikaye, hayatını bu kadar eline alıp istediği şekli verebilen birine komaz..Koyamaz Belizim..
Sibeeeel!Sibeeel!
YanıtlaSilharıkasın gerçekten önunde saygıyla duracak insanardan bırısın keşke benımde senıngıbı fırsatım olsam yapmak istedıklerım okadar çok kı ama sen şanslı olanardansın senınle tanışmak isterdım gerçekten
YanıtlaSilAzize merhaba, yorumların için teşekkürler. Dilediğin zaman bana mail atabilirsin. Sevgiler, Beliz
YanıtlaSil