Burada günler yavaş akıyor. Ya da yarım gün çalıştığım için bana öyle geliyor. Yarım gibi eve dönüp öğle yemeğimi yedikten sonra tüm gün benim. O saatte artık sabah ayazı geçmiş oluyor. Güneş tüm heybetiyle şehrin tepesinde parlıyor. Yürüyüş yapmak, bisiklete binmek, evimizin yakınındaki pazarda ya da harabelerde dolanmak, buradaki tüm binalar gibi çiçeklerle süslü avluları olan kafelerde kitap okumak... Herşey sakin, herşey mümkün. Tamam yollar zorlu, yanınızdan bir araç geçince toz toprak ne varsa yutuyorsunuz; taşlı yollarda yürümek kondüsyon istiyor ama, şehirde her yere yürüyerek gidebilmek de ayrı bir lüks. Her günün tadını çıkarmaya çalışıyorum.
Dün aslında niyetimiz yakınlardaki kahve plantasyonlarından birine gidip Guatemala’nın nefis kahvelerini tatmak ve oradaki Maya müzesini gezmekti. Yazık ki şehirden her öğlen ikide kalkan otobüsü kaçırmışız. Mecburen başka bir güne bıraktık. Ama hemen yerine bir aktivite bulduk: Kadın ve çocuk sağlığı üzerine bilinçlendirme çalışmaları yapan Wings isimli kar amacı gütmeyen örgütün Rainbow Cafe’deki semineri. Yetimhanede birlikte çalıştığımız Alicia sayesinde Rainbow Cafe’den ve buradaki etkinliklerden haberdar oldum. Rainbow, girişinde küçük bir kitapevi bulunan, harika yemekleri olan, sakin bir kafe. Her akşam ayrı bir yerli müzik grubu canlı müzik yapıyor; zaman zaman buradaki yaşamı anlatan seminerler düzenleniyor. Bazen bilgisayarımı kapıp buraya geliyorum, kahvemi yudumlayıp yazılarımı yazıyorum. ( www.rainbowcafeantigua.com )
Daha önce de söylediğim gibi Antigua, hatta Guatemala, sivil toplum örgütlerinin aktif oldukları bir yer. Nedeni malum... Fakirlikle, açlıkla, eğitim ve sağlık olanaklarının yetersizliğiyle savaşan bir ülke burası.
Guatemala’da yaklaşık 40 yıl süren iç savaş ancak 1996 yılında imzalanan barış anlaşmasıyla sona eriyor. Endüstrinin gelişmediği, çoğunluğun tarımla geçinmeye çalıştığı Guatemala, ABD’de kaçak işçi olarak çalışanların ailelerine gönderdikleri paralarla ekonomisini ayakta tutmaya çalışıyor. İç savaş öncesinde müthiş Maya medeniyetini neredeyse yok olma noktasına getiren ve yüzyıllar süren İspanyol sömürgeciliğini, ardından komünizm endişesiyle ardı ardına darbeler organize ederek ülke yönetimine despot diktatörleri getiren, 40’lı ve 50’li yıllarda geliştirmek istediği frengi ilaçlarını Guatemalalılar üzerinde test ederek birçok insanın ölümüne ya da akli dengesini kaybetmesine sebebiyet veren ABD’nin marifetlerini de unutmamak gerek.
İç savaş sonrasında halk huzurlu ve refah içinde bir ülkeye kavuşmayı hayal ederken kendisini işsizlik ve fakirliğin içinde buluyor. Kolombiya üzerinden Meksika ve ABD’ye giden uyuşturu trafiği nedeniye mafya palazlanıyor. Mafya savaşları nedeniyle hepi topu 13 milyonluk ülkede günde 48 kişi ölüyor. (Bu rakam savaş halinde olan Irak’taki ölümlerden fazlaymış) Fakirlik ve yetersiz beslenme nedeniyle ölenlerle bu sayı daha da katlanıyor. Orta Amerika’da gerilla savaşının sona ermesi, hareketin siyasallaşması ve sonrasına ilişkin detayları merak ederseniz Metin Yeğin’in Gerillanın Barışı (El Salvador-Guatemala-Meksika/Barış ve Ateşkes Süreci, Tarem Yayınları) kitabını okumanızı ve Zapatistalar dahil bölgedeki pek çok otoriteyle görüşmeler yaparak hazırlamış olduğu belgeselini izlemenizi şiddetle tavsiye ederim.
Bu süreçte, dünyaca ünlü Gabriel Garcia Marquez’in Yüzyıllık Yalnızlık romanında da anlattığı, Latin Amerikalı işçileri yıllarca karın tokluğuna çalıştırarak sendikalaşanları ABD baskısı ile öldürten Amerikan muz üreticisi United Fruit Company’den de bahsetmemek olmaz. Guatemala dünyanın bir numaralı muz üreticisiyken halk ne yazık ki bu kazançtan payını hiç alamamış. Yıllar sonra UFC’nin ülkedeki faaliyetlerine son verilmiş. Yüzyıllar süren bu sömürü düzeninden yılmış olan Guatemala halkı, yabancı şirketlerin ülkelerinde faaliyet göstermeleri konusunda haliyle çok hassas. Geçtiğimiz yıl Kanadalı bir maden arama şirketine ülkenin kuzeyinde çalışma izni verilmiş. Bu nedenle protestolar düzenlenmiş ve göstericiler ile polis arasında şiddetli çarpışmalar yaşanmış.
Ah... konuyu çok uzattım biliyorum... Ama sanırım burada kadın ve çocukların durumunu anlatmadan önce bu özet bilgileri geçmem gerekiyordu... Wings’in kurucusu Sue Patterson’ın anlattığına göre Guatemala, yetersiz beslenme ve doğum sırasında ölüm oranında dünya üçüncüsü. Yetersiz beslenme nedeniyle ölümde pek çok Afrika ülkesinden, tamamı neredeyse çöl olan Yemen’den bile daha kötü durumda. Sue konuşmasını yaparken haliyle birçoğumuz “böylesine verimli topraklara sahip bir ülkede insanlar nasıl olur da yetersiz beslenmeden ölür?” diye soruyoruz. “Fakirlik ve cehaletten” diyor Sue. Nüfusun yarısından fazlası günde 2 dolardan az bir parayla geçinmeye çalışıyor. Maya köylerinde insanlar mısırdan yaptıkları tortilla ekmekleri ve kara fasulye ezmesinden başka birşey yemiyorlar. (Sanırım Facebook’ta yayınladığım fotoğrafları görüp, yerlilerin neden böyle kısa boylu olduğunu soran arkadaşların sorularına açıklık getiriyordur.) Sue beslenme alışkanlıklarını anlatırken enteresan bir örnek de veriyor: “Bir gün köylerden birinde, yaklaşık 20 yıldır brokoli yetiştirip satan bir çiftçi ile sohbet ediyorduk. Brokoli buraya has bir sebze değil, çiftçi yalnızca geliri için yetiştiriyor. Brokoli ile ne gibi yemekler yaptıklarını sorduğumda ‘hiç tadına bakmadık ki, mısır ve fasulye bize yetiyor’ dedi adam. Gerisini siz düşünün...”
Yetimhaneye giden yoldan yandaki tarlalarda çalışan kadınlar sırtlarında yükleriyle geçiyor. Utanıp önümden geçerlerken fotoğraf çekemiyorum, uzaklaşmalarını bekliyorum.
Burada kadınlar 18 yaşına kadar en az 2 çocuk sahibi oluyor. Bir Maya kadınının ortalama 4 çocuğu var, bu rakam 8’e kadar çıkıyor. Koyu katolik olan ülkede kürtaj anayasa tarafından yasaklanmış. Ata erkil toplum yapısı nedeniyle bu konuda kadınların söz hakkı da yok. Bu nedenle doğum sırasında yaşanan kadın ölümleri oranı, fakirlikten sokağa ya da yetimhaneye bırakılan çocukların sayısı çok yüksek. Wings ekibi ve gönüllüleri, köy köy dolaşarak doğum kontrolü konusunda aileleri bilinçlendirmeye çalışıyor. Sue’nun söylediğine göre bu konuda öncelikle erkekleri ikna etmek zorundalar. Seminerlerin ve eğitimlerin çoğu da erkekler için düzenleniyor. Kilise ve yasaların aleyhlerine çalıştığı bu yerde zorlu bir iş yapmaya çalışıyorlar. (Merak edenler için www.wingsguate.org)
Belizim, avludan sonra bir darbeyi de "yavaş akan hayat"tan aldım :) Diyeceksin ki "Bu anlattıklarımdan bunu mu anladın?:pes!" Deme!
YanıtlaSilİyice okudum, anladım. Çok da tanıdık geldi üstelik. Bizim yalnız ve güzel ülkemizde büyüme oranımız şöyle arttı, borsamız coşuyor sloganları eşliğinde durum böyle değil mi? Doğunun kardan kapanan yolları, doğum kontrolü için gezen gönüllüler vs. haberlerini kanıksamış vaziyetteyiz ama bu anlattığın manzaranın çok benzerini ben Aydın'ın dağ köylerinde gördüm. Aman yanlış anlaşılmasın, bizde durum böyleyken ne işin var oralarda demiyorum. Malum çocuk her yerde çocuk, açlık her yerde açlık. Çiğnene çiğnene kullanılmış, içi boşalmış olan denizyıldızı hikayesini yine de anıyorum bu noktada. Eline, yüreğine sağlık.
alemsin zeynep:))
YanıtlaSilBrokoli de yedirtmeyeceksin bize... En azından bir şey öğrenmiş oldum, onları anarak brokoli yemek... Hem kimse sevmiyor brokoliyi,yemeyiz bizde, saçmaladım farkettim, anladın sen... Öperim canım, çocuklarını da
YanıtlaSilNeyse ki Internet var oralarda. O da şaşırtıcı geldi bunca yazdığından sonra valla.
YanıtlaSilMerhaba,
YanıtlaSil10 Ekim'de Guatemala, Hondras, Beliz, Meksika yolcusuyum. Yazdıklarınız Guatemala'daki durumu çok güzel özetlediği gibi kuruduğunuz bağlantılarla da etkileyici olmuş. Teşekkürler...
Sevgilerimle,
Basak & Yutmi
www.yutmografim.com