26 Aralık 2010 Pazar

Zor işmiş Noel kutlamak




Açıkçası Noel çılgınlığı bittiği için memnunum. Hem yetimhanede hem evde iki haftamız Noel hazırlıklarıyla geçti. Her yer ışıklandırıldı, evler süslendi, çocukların hediyeleri paketlendi. Sokakta her gece bir geçit töreni vardı. 24 Aralık’a kadar her gün devam edecek dedi Mari. İnsanlar ellerinde fenerler, sırtlarında Meryem Ana ve Josef heykelciklerini taşıyan bir tahtırevan, ziller çalarak yürüyorlar. İsa’nın doğumu için uygun bir yer aradıklarını sembolize ediyormuş bu yürüyüş. Heykeller her gece bir ailenin evinde kalıyor ve o evi onurlandırıyor. Geçit töreni bitince de gelsin havai fişekler, kızkaçıranlar.   
Burada Hıristiyan olmayan tek kişi ben olduğum için herkesin gözü benim üzerimdeymiş gibi geliyor. Sadece kuruntu belki ama nedense kendimi herkesten çok çalışmak zorunda hissediyorum. Yetimhanedeki çocukların hediyelerinin hepsini tek tek ben paketledim. Hediyeler giysilerden oluştuğu için aman çocukların isimlerini, yaşlarını karıştırmadan paket yapayım diye debelendim. Yetimhanenin ortasına kurulmuş olan ve İsa’nın doğduğu köyü sembolize eden büyük masanın süslemelerinin birçoğu benim elimden geçti. Çocukluğumun TRT’si sağolsun; çocuklara origami ya da el işleri yapmayı öğreten programlar vardı. Okuldan gelince televizyonun karşısına geçer saatlerce bu programları izlerdim. 36 yaşımda, Guatemala’da, Noel hazırlıkları için işe yarayacağını nereden bilirdim...
Noel sabahı ilk işimiz kilerdeki tahta masaları ve sandalyeleri bahçeye taşıyıp büyük öğle yemeği için sofrayı hazırlamak oldu. Sonra çocuklar Noel ağacının etrafında toplandılar ve tek tek hediyelerini açtılar. Tabi işimiz bununla bitmedi... Sırayla hepsini banyoya soktuk. Otuz küsür tane çocuğu yıkamak, banyodan kaçanları yakalamaya çalışmak, üşüyüp ağlama krizine girenleri sakinleştirmek, yeni giysilerini giydirmek birkaç saatimizi aldı. Onlarla birlikte öğle yemeğimizi yerken çatalı ağzıma götüremeyecek kadar yorulmuştum bile...
 
  
Evde ise Mari on gün önceden telaşlanmaya başladı. Evde kalan biz gönüllüler dışında Noel için iki oğlu başkent Guate’den geldi. Ayrıca Leo’nun önceki evliliğinden çocukları, eşleri ve onların çocukları da Noel günü eve geldiler. Pazardan tonlarca sebze-meyve alındı eve. Ve tabi birkaç tane de hindi. Mari ve mutfakta onunla çalışan iki yardımcısı günlerce yemek pişirdiler. Biz de gönüllüler olarak kendi memleketlerimizden birşeyler hazırlayalım dedik. Sascha meşhur(muş) Avustralya tatlısı Pavlova’yı yaptı. Pat, brokoli salatası ve balkabaklı pay pişirdi. Ben nereden aklıma estiyse karnıyarık ve domatesli pilav pişireceğime söz verdim. Yaptım da... Mütevazilik etmeyeceğim, domatesli pilavım süper oldu. Amma velakin buradaki patlıcanlar bizim evdekiler gibi uzun ince değilmiş; kocaman şişman patlıcanlar. Saatlerce pişiriyorsun yumuşamıyor meretler! Sanırım yarım günümü karnıyarık pişirmeye adadım. Pişmesi için saatlerce başında beklemem gerekti. Evdekiler ise “Ne meşakkatli işmiş bu yemeği pişirmek, kızcağız saatlerce uğraştı” dediler. Sonuç: görüntü nefis, tadı berbat bir karnıyarık ortaya çıktı. Fakat evdekiler orijinal tadının nasıl birşey olduğunu bilmedikleri için afiyetle yediler:) Ben de çok matah bir iş yapmışım gibi tebrikleri kabul ettim.

Pavlova güzelmiş hakikaten...

Noel öncesinde Mari’nin büyük oğlu avlumuzu dekore etti. İsa’nın doğduğu samanlık, bir yanına Meryem Ana, diğer yanına Josef ve azizlerin heykelcikleri yerleştirildi.  Altarın dibine içinde tütsü yanan bir de büyük testi koyuldu. Leo, tütsünün ruhlar için yakıldığını söyledi. Bizler de o sırada hediyelerimizi paketledik; oturma odasındaki devasa çam ağacının altına dizdik.
Akşam saat onda, ailecek Hermano Pedro katedraline Noel ayinine gidildi. Bunu gönüllüler olarak hepimiz çok istedik; Mari ve Leo da bizleri kırmayıp kiliseye götürmeyi kabul ettiler. İki dirhem bir çekirdek giyinip yola koyulduk. Aman o ne kalabalık, arabayı park etmek ve insan kalabalığından içeri girmek bir mesele... Kilisenin içi hınca hınç dolu olmasına karşın, buz gibiydi. Peder de bizi dondurana kadar uzun uzun konuştu. Daha doğrusu birkaç rahip ardı ardına konuşmalar yapıp, İsa’nın doğumunu ve hayatını anlattılar. Vaazın tamamını anlamadım tabi, hem dilimin yetersizliğinden, hem de dinlemek yerine çevremde oturan ve huşu ile vaazı dinleyen insanları izlemek daha cazip geldiği için... Vaazın sonunda, ben şaşkın gözlerle sırıta sırıta etrafıma bakınmaya devam ederken ön sıramda oturan kadıncağız dönüp birşeyler söyledi ve eliyle bileğimi kavradı. “Aman” dedim, “yakayı ele verdik burada.” Sonra baktım herkes birbirini kucaklıyor ya da bileğinden sıkıyor, meğer birbirimizin Noel’ini kutluyormuşuz... Ne yapacağımı bilemeden, acemice birkaç kişiye “Feliz Navidad” dedim. Aslında tokalaşırken bambaşka birşey söylüyorlar ama Guatemalalılar kibar insanlar, beni bozmadılar. 

Ayin sonrasında saat onbiri geçerken eve vardık. Saat tam onikide, dışarıda havai fişekler sanki bombardıman altındaymışız gibi patlarken, Leo odasından bebek İsa heykelciği ile çıktı. Mari ve aile üyeleri Leo’yu yanaklarından öpüp “Mutlu Noeller” dediler. Leo nazikçe uzanıp bebek İsa’yı samanlığın üzerine bıraktı. Ev halkı dualar okuyup şarkılar söyleyerek uzun uzun altarı seyretti. Öyle huşu içinde dua ediyorlar ki bir ara baktım Mari ve Pat ağlıyorlar. Sascha, Renny ve ben ise arkalarında şaşkınlıkla olup biteni izliyoruz, bir yandan da utanmazca fotoğraf çekiyoruz. Ben işi iyice ileri götürüp ayini videoya da alıyorum. Ev halkı asaletlerini bozmayıp biz turistlere oralı olmuyorlar. Şarkılar bittiğinde ağacın etrafında toplanıp, hediyelerimizi veriyoruz. Ve geceyarısı Noel yemeğine oturuyoruz.
Ben, “Ay yorgunluktan ölüyoruz, o pişirdiklerimizi nasıl yiyeceğiz şimdi?” deyince Mari esas yemeği yarın öğlen yiyeceğimizi söylüyor. Akşam yemeği için saat çok geç olduğundan ufak ufak atıştırıp, likörlü jöle shot’larımızı ve şarabımızı içiyoruz. Yemekten sonra Mari’nin oğulları ve evdeki torunlar bizi dışarı, kapımızın önüne çıkmaya davet ediyorlar. Meğer bomba patlatacakmışız! Hepimiz birer tane deniyoruz. Gece ikiye kadar sokakta komşularımızla birlikte havai fişek patlatıyoruz.
Öğlene doğru zorla uyandığımız 25 Aralık günü ise avluya kurduğumuz kocaman masada bütün ev halkı yemek yedik. Öyle çok yemişim ki bugün Pazar ve hala tok hissediyorum.          

4 yorum:

  1. karnıyarıklar hakkaten güzel gözüküyor :)

    YanıtlaSil
  2. o yeşilli tabağı tanıyamadım dışardan bakınca; cosinüs mü o ? :)
    afiyet bal şeker olmuştur, içine sevgini de kattığın çok belli :)

    YanıtlaSil
  3. Beliz patladım gülmekten fakat.

    YanıtlaSil